Translate

bildiğin gibi değil

Diyor ki, "ya bugüne kadar yaşadığın her şey seni hayal edebileceğinden daha büyük bir hayale hazırlıyorsa?"

Başka türlü bir seçeneği ben kabul etmiyorum şahsen. Sevgiler.

İçindeki dinlemediğin yerlerinden mesaj var

Yıllar önce dinlediğim bir şarkı bu sabah birden aklıma geldi, şarkıda terk edilen Jennifer "gidemezsin arkadaş" isyanı var. Seveceksin diyor da başka bir şey demiyor (Dreamgirls filminden bir sahne). 

Benim sözüm ilişkilerden öte içimizdeki o isyan eden tarafla ilgili. Hani bazı yerlerimiz vardır inatla sevemeyiz ya da görmezden geliriz. Hele bir de öfkeliyse iyice öteleriz, yalnız bırakırız, dinlemeyiz kendini ifade etmesine müsade etmeyiz. Yanında durmayız sahiplenmeyiz, varlığından korkarız, gerçekliğinden ürkeriz söylemesi muhtemel doğruların bizi sarsmasından, yıkılması gereken kalıpların varlığını farkettirmesinden ödümüz kopar. Sonra o bastırdığımız yerimiz bir kasırga koparır. O dakikadan sonra dinlememek mümkün olmaz. Çünkü aslında hiçbir yere gitmemiştir. Öyle bir şarkı, "seveceksin arkadaş, bir yere gitmiyorum sen de beni seveceksin...". 

yes you aare, yes you aare



Alternatif ifade şekilleri için:

A gift of Love

Yolumu kaybettiğimde daha çok kaybolmamı sağlamış bir albüm sağolsun.
Aşk olsun.


Video'nun alt kısmında şarkıların listesi mevcut. 36 şarkı var fena. 


HUMAN's Musics

Dün akşam müzik keşfetmek bahanesiyle Youtube'un altını üstüne getirirken açtığım linklerden biriydi. Gecemin sonunda yarın tıklanmak üzere birikmiş bir çok sekme arasında günün kapanış videosu olarak bu videoyu seçip izledim. 

Film drone ile belli bir yükseklikten çekilmiş sekansların müzik ile montajlanıp lirik bir şekilde sunulmasından ötürü biraz da uzun metraj video klip havasında bir belgesel film. 

Belki hiç ziyaret etme fırsatı bulamayacağınız toprakları, hayatları ve eminim bir kısmının varlığından daha önce haberdar olmadığınız yaşamları tarladaki çiçekleri sunar gibi rengarenk sunmuş.  Sekanslar arasında farklı farklı ülke vatandaşı olan insanların bir kaç saniyelik portreleri gösteriliyor. 


-spoiler-
'tek düzeleşecek mi acaba?' diye düşünmeye başlamışken gelen bir 'Swimming in China' sahnesi ve sonrası var ki insanın ve dünyanın ne kadar zengin ve enteresan hikayelerle dolu olduğunu ve yapımın bu zenginliği yansıtmadan ve bunu hissettirmeden içeriği tamamlamayacağını gördüm.
-spoiler-

Öyle ki bir noktadan sonra yapımın ihtişamına alışıp daha fazlasını istemesi muhtemel iştahınızı doyurmadan kesinlikle sona ermiyor.

İzlemek için: 

The Art of Change: Feminism // A Prickly Subject by Helen Plumb

hayat nasıl bir şey

Hayat, toplumun bana anlattığı gibi bir şey olmak zorunda değil. Veya bugüne kadar benim nasıl olmam gerektiği konusunda bana anlatılan hikayelerden hiçbiri olmayabilir.

Kaderim başkalarının benim nasıl bir hayata sahip olmam gerektiği ile ilgili yorumlarına göre çizilmiş olamaz, olmamalı. O zaman işin heyecanı da kaçar, kaçmaz mı? Ayrıca heyecanlı da olmak zorunda değil tüm hayat, heyecan tüm yaşanması muhtemel duygular arasında tek başına bir duygu durumu olarak yer alabilir...

Ajda Pekkan - Düşünme Hiç 1983

Yaşıtım bir şarkı.

Anahtar

Bir gün önce E. arkadaşımla buluşup uzun bir sohbet etmiştik.
Uzun süre emek harcayıp açmak üzere olduğu bir mekanda içki satışı olduğunu öğrenince yatırımcı olarak fikrini değiştiren babasının kısa bir süre önce bar mı açsak diye kendisini aradığından bahsetti. Ben de mekanın adı 'broken hearts' olsun demiştim, üzerine gülüşmüştük.

Nüktemin kaynağı 'Museum of Broken Relationship', Z. arkadaşım yeni ziyaret ettiği bu yerden bir kaç hikayeyi facebook'ta paylaşmıştı. Paylaşımı ve müzedeki hikaye şu şekilde:

A garage door key:
Approximately 3 year,
on and off Oakland, USA

He lived in fairy tales and fantasy. He created beautiful worlds out of thin air, whispered them into my ear then rode his bicycle to distant lands. He slayed dragons while he was away, protecting his maiden's honor. He returned transformed. He returned to feed me figs and honey and to sing songs of my beauty. He created beautiful worlds, but he was too afraid to create a beautiful world with me. One magical day he presented me with a gift, a key. A key to his garage, a key to his kingdom. I accepted, and felt my insides explode into a million colorful heart-shaped confetti pieces. My heart, my gut, everything. I surrendered. I flew to his faraway lands. I cloaked myself in rainbows and wore dresses made of moonstone, amethyst, and citrine. Finches adorned my hair, their beautiful song haunted every place I visited. I glowed. I shined so bright. My light blinded him, he was afraid to come near it. He feared a burn, a scar, pain. So he extinguished my light.

I loved him, I loved him, I loved him.

I wanted to transform into a magician. I wanted to use my powers to shine light onto his cowardice. I wanted him to burn his dark kingdom, his palace of fear that prevented him from opening his heart and allowing love in. I wanted him to turn his back on the ashes and the rubble, to run from it and into my arms.





Ertesi gün sabah saatlerinde bahçede güneşin altında, capcanlı renklerin ortasında yanımda kedi ve köpekler kahvaltımı ediyordum.

Hemen sonra bir kaç gün önce hayal kırıklığı yaşadığım bir konu kalbime dokunuverdi, renkler ufak ufak solmaya başladı, kediler yaklaşıp sarmalamaya başladı ben de ilişkimi çevremdeki canlılıktan ve hayattan çok tabağıma yöneltmeye başladım. Olayı paylaştığım, ailemden olan o kişi de dışarı çıktı ve eve girmek için "anahtarın var mı?" diye sordu. "Evet" dedim. Sonra yanımdan geçip gitti.

O sırada aklıma 'broken hearts' nüktesi geldi ve aynı anda evin yanındaki sokaktan benim yaşlarımda belki bir kaç yaş daha genç bir adam çıkıverdi ve "merhaba!" diye bana seslendi. Kısa bir konuşmanın ardından öğrendim ki anahtarını kaybetmiş ve benim evin diğer tarafındaki terasa düşürmüş ama hangi balkon olduğundan bir türlü emin olamamış. Elimdeki tabağı bırakıp eve yöneldim, içeri davet ettim birlikte çıktık terasa.

"Burası değil galiba, yok şu ev sanırım, evet evet şurası -->".
Fatma ablanın terasıymış orası.

Ani gelişen konuşmamız sonrası kendini birden bir yabancının evinde bulduğu için mi, anahtarın yerini tespit etmiş olmanın heyecanıyla mı yoksa hem fikir olduğumuz an göz göze gelişimizin gerçekliğinden mi emin değilim ancak "teşekkür ederim" dedikten sonra ayak sesi çıkarmayarak hızlıca süzülerek uçup gitti.

Bahçeye döndüğümde bir de ne göreyim, kediler peynirimi yemiş!


Avatar Korra

Avatar kavramı ile Korra sayesinde tanıştım. Son Hava Bükücü Avatar'ın (The Last Airbender) varlığından haberdardım ancak 2003-2008 yılları arasına ait seriyi 2010 yıllarının başında görünce o dönemdeki görüntü kalitesi ön yargımdan dolayı izlemeyerek bir kenarda bırakmıştım. 2015 civarında ise Kadın bir savaşçı olduğu için Korra Efsanesi (The Legend of Korra) serisi ilgimi çekmişti, pazar sabahları uzun kahvaltılar eşliğinde izlediğimi hatırlıyorum. Seriyi bitirdikten sonra ilk Avatar serisine yine de başlamadım.

İçeriğin görüntüden daha değerli olduğunu anlamam için biraz zaman geçmesi gerekmiş. Geçtiğimiz yıl Şamanizm ile ilgili bir atölye'de tanıştığım bir arkadaşımın altını çizmesiyle seriye başladım. O kadar keyifliydi ki kendimi tutamayıp Korra'lı seriye yeniden başladım. Pek de keyif dolu olmadığım bir dönemden geçerken ise bu sahneye denk geldim. 



tip

when it rains look for rainbows
when it is dark look for stars

geçmişimden bir şarkı

Geçmişiyle yarışmamalı ya insan hani, andaki seni sevmeli, bazen geçmişindeki sen ana geliyor. Belki sevmediğin bir sen oluyor o gelen. O geleni de sevmek gerekiyor. Sevdiğin senler geliyorsa da tut sakın bırakma. 

Gölünüze taş düşerim



Sözleri Metin Altıok'a ait bir şiirden Fazıl Say bestesi, Serenad Bağcan'ın yorumu. Ağıt gibi ağıt.

Bazan oturduğum yerde
Kendi kendime dalıp giderim,
Bulanık geçmişimle.
Genişleyen halkalar çizerim,
Bir düşün uyanık imgesine.
Gölünüze taş düşerim.

Sizse hep konuşursunuz
Sığınıp kof sözlere,
Kaçarak kendinizden
Uğuldayan hüznünüzle.
Telâşla geceyi bulursunuz.
Gözünüze yaş düşerim.

Ibrahim Maalouf - Beirut

Gün ortası dinlemeye başlayınca öğle rakısına oturmuşluk hüznü veren amaaa sonuna vardığımda ödüllere boğulmuşçasına ateşleyen şarkı.