Translate

missing desert

Everything but the girl grubunun Missing şarkısı çalarken önümden Desert Glory isminde gemi geçmesi: "Like the desert miss the rain".

Film değil, şiir.



IMDB

Buluşmuşuz Aslında

Lara di Lara arada bir karşılaşmayı sevdiğim bir arkadaşım gibi. Bir çeşit umut, biraz hüzün, hem bilge, hem de canlı. Kalp. 

u r u






yeniden yapılan/ma.

yassı

yerin dibinde ve göğün tepesinde iki oluş’un birbirine yakınlığı kadarız ve aynı zamanda bu uzaklığın ayrıklığı kadar yakınız. seni her yargıladığımda kelimelerimde olduğun yere bir göz atıyorum ve kendimdeki uzaklığımı görüp ürküyorum ortaya varamama ihtimalime. sınırlara yaslanıp esnettiğim hallerim, varmak istediğimi sandığım yerlerden öyle yassı ki.

-
Nisan 20, 2016

yol var

Korkuyorsun, ne güzel.
Demek ki bir yol var görünen.

hayal

hayalinizi biliyor musunuz?

ben/siz

acıttı düşüncesizliğim

değerli sandığım düşünceyi

değersizleştirişim ben/sizliği.

-
Nisan 9, 2016

Ot

Bir gece, bir evde içim(d)e doğdun. Ölmüş topraktan bittin, tünedin; yabani ot gibi. Tutundum sana. Sözlerin, zamanla değerlendiler ve böylece her gün daha çok sevdim seni.

-
Mart 28, 2016

smoke

Two monks from different towns sat on top of a hill, the view was spectacular. 

One monk said to the other, “This would be a lovely place to meditate.” The other monk replied, “Oh yes, I was thinking the same thing, only I wish I had my pipe as well.” “I too would love my pipe right now, but is it wise to smoke and meditate at the same time?” the other replied. 

After some discussion, they were unable to find an answer. So they decided that they would each inquire their masters on the subject and then meet back on the hill the following day. The next day they met on the same hill, overlooking the same beautiful view. 

“I see that you have brought your pipe with you.” The first monk said to the other. “And I see that you didn’t bring yours.” They each exchanged a puzzled look. The monk without his pipe said, “I asked my master, ‘Can I smoke while I meditate?’, to which he replied, a rather offended, 'Never!’ What did your master say?” 

The other monk held his pipe and with faint remorse said, “My master answered that it was fine, except I asked him, 'Can I meditate while I smoke?'."

bbb

bombokboşluk

boşlukbombok

boklukbomboş

-
Mayıs 1, 2016

Hafızanın kusuru

Hafızanın kusuru unutmasıdır dediklerinde bu kadarını beklemiyordum.

-
Nisan 30, 2016

köşedeki kadın

Sokağın köșesinde bir kadın gördüm bugün ağlayan, neden sen geldin ki aklıma...

-
Nisan 29, 2016

Tilt

bir okun fırlamadan önceki gerginliği var üzerimde ve yaslandığım yerlerin kendimi bırakmam koşuluyla vadettiği itme gücünde de gerginlik… uçup gideceğim. bir tilt makinesindeki parlak metal topu andırıyorum. buz gibi, köşesiz ve hazır. peki nereye gideceğim? yolumda giderken çarpacağım yerlerin beni dönüştüreceği hal… evet, kesinlikle bu korkunun sebebi o olmalı.

-
Eylül 16, 2016

tün-el

Yeni bir şey öğrenmeye başlarken daha girizgahın sadece yansımasını bile görünce oluşan dirence rağmen, düşünceleriyle konuşup yüzünü çamura gömercesine itme gücüyle esneyip şekillenerek karanlığa dalıyordu. O kadar yalnızdı ki, kendini keşfe dair olduğunu sezdiği her yeni girişimi hayatına konumlayışını zihninde resmederken özgürlüğünü kısıtlamadan onu çevresinde dolanarak sevebilecek; akışkan ama kaynağı tükenmeyen bir sevgi tarafından sarıldığını, O sevgili tarafından izlendiğini hayal edip, güven duygusunu tecrübe etmeye çalışıyordu.

-
Aralık 24, 2016

Rumi dede

Düşmem dersin düşersin,
şaşmam dersin şaşarsın.
En garibi de budur ya;
Öldüm der durur yine de yaşarsın.

"kazan" dairesi

topraklarında kaybolan ilk sinek ben değilim. ışığını kaybedip pervaneye doğru kanat çırpan ilk kanatlı ben olamam. benim realitem kendi karanlığından çıkmayı başarıp yeniden doğmak üzerine kurulu. doğduğumda kelebek olmak gibi hayallerim elbette var ama eğer bir sinek olarak doğacaksam da şartlarım var. bu şartların ne olduğunu bilmiyorum. şartlarım, olmaları gerektikleri için varlar. ya da ne olduklarını bilmediğim için cevap veremiyorum. yeniden doğmam lazım çünkü mevcut halimle yaşamak artık dayanılmaz olmaya başladı. her şeyin bu andan ibaret olduğunu bilmek ama anın içinde sürekli içe doğru çökmek gibi hislerim. ne hissettiğimi anlamaya çalışırken anlar birbirini kovalıyor ve ben yine geç kalıyorum. gömülüyorlar ve beni ağırlaştırıyor hatta donduruyorlar. vücudumda akmayı bir türlü öğrenememiş enerji blokları olarak varlıklarını asla unutturmayıp beni sürekli onların olmadığı bir hayatı düşleme konusunda mecbur bırakıyorlar. daha iyiyi daha güzeli düşlemek o kadar çok zamanımı alıyor ki, bu düşleri gerçekleştirmek için hiç enerjim kalmıyor. hissetmek için kendine ne hissettiğini soran bir insan ölmüştür sayılır zaten sanıyorum. ağır işleyen bir kazan dairesi gibiyim. hiç işlemiyor değilim. hem bir sinek hem de bir kazan dairesi olmak ne demek biliyor musun? bu soruyu yönelttiğim biri olduğunu zannetmek mesela? ağır işçinin işleri bunlar hep. bir özgürün uğraşacağı konular değil. yazdıkça yaşadığıma dair umutlanmak ve düşlerin içerisine ‘ilerde’ olabileceğimi düşlediğim şeylere bir yenisini ekleyip geleceği beklentilerle dolu bir çöplüğe dönüştürmek ve bir çöplük olarak gördüğün bir yere erişme konusunda gayret gösterememek gibi görevlerim var.

-
Mayıs 31, 2017

Ol'an kelebek

Günlerdir evde değilim, geldiğimde duvara konmuş bir kelebek ile karşılaştık. Odamdaydı. Odam koridorun en sonunda, başında ise salon var. Bir çorba ısıttım, biraz da ekmek kızarttım. Ekmeğin üzerine gravyer eriterek ne kadar şımarık olduğumu düşündüm bir yandan. Gravyer alacak lüksü haydi kendime layık gördüm de kızarmış ekmeğin üzerine eritmek jakuziyi sütle doldurmaktan hallice oldu sanki. Kaşar bulamadım gravyer yedim sevgili Madam Antoinette, nasıl da haklıymışsınız meğer önerinizde. Salona oturduğumda düzenimi bir daha kalkmamak üzere oluşturmaya gayret ettim, bilgisayarımın şarjını takıp okuma ihtimalim olan kitapları yakınıma koydum. Giriş katındaki evimin pencerelerini, gözetlenme ihtimaline mahal vermeyecek şekilde tül ve güneşlik perdelerimle milimetrik sürükleme hareketleri yaparak örttüm. Bir adım geri giderek, odayı havalandırmak adına sineklik olan pencereyi açık bırakmayı başarmıştım ve buna rağmen hiçbir yerden dışarının görünmeyeceği şekilde ayar çekmiştim. Kendimle gurur duyarken bayram süresince nefsime istediğini yemek konusunda sınırsız erişim sağladığım için hızlıca büyümüş güzel kalçalarımı fazlasıyla yumuşak koltuğuma serdim. Kendi kalçalarına güzel der mi insan demeyin, başkasında görsem dokunmak isterdim ve üstelik bunun hiçbir hastalıklı yanı yok. Çorbamdan bir yudum aldım, ekmeğimden de bir ısırık… derken kelebek efendi teşrif buyurdular salona! Uzun zaman yalnız kalmak kolay değil hak veriyorum, ışığı görünce gelmiş olmalı. Salonda köşe bucak gezinmeye başladı zat-ı muhterem ve birden gözümün önünden kayboldu. Sonra odanın ortasında olmadık bir anda yeniden belirmesi Narnia’ya gidip uzun ve mutlu bir hayat yaşadıktan sonra yarım kalan menkıbesini tamamlamak üzere geri geldiğine beni inandırdı. Bu esnada önce ondan ezici derecede üstün olduğum sanrısına aldanıp insanlaştım. Büyüktüm, ellerim vardı ve kocaman ağzımla gravyerli ekmeğimi yutuyordum. Pencereyi açarsam gidebilirdi, istemezsem kısa ömrünün sonuna kadar bu evden başka bir yer göremezdi sinekten bozma kelebek cinsi olan bu hayvancağız. Bir hareketimle ölüp gidebilirdi ayrıca. Bir yandan başka bir duyguya kapıldım. Davetsiz ve yolunu kaybetmiş görünen oydu ancak benden daha özgür olduğunu hissettim. Bir anda fevkalade kıskandım onu, hayatı gereksiz onlarca detayla dolu değildi ve bilinci sanıyorum yalnızca olmak üzerine vardı. Yalnızca uçuyordu, üzerinde kumaş ağırlığı yoktu. Gözetleyen komşular, sulaması gereken çiçekler, ödemesi gereken kira veya eritmesi gereken bir bayram poposu yoktu. Sadece ama sadece uçuyordu, ışığa yaklaşıyor sonra uzaklaşıyor sonra mutfağa gidiyor, bir şeye dikkat kesilip birden duraklıyor yine gözden kayboluyor ve geri geliyordu. Ol’an kelebek özgürdü.

-
Aralık 24, 2016