Translate

Nikol'ün Huri'si, Nuri'si, Pinti'si

Küçük esnaf olma sevdasındaki maaşlı çalışanlardan olduğum için semtimizin Büfecisi Murat abi, DVD'ci Osman abi, Emlakçısı "Arabayı az daha sağa alsana ben de gireyim" abi ile bir hukukum var. Kuaförle yok, 2 sene önce bir kere saç kestirdim tavuk götüne benzedi saçlarım, bir daha selam vermedim ona. 
Bu hukukun bana verdiği yüzsüzlüğe dayanarak sokağımızın başındaki yıkık, perili olmadığına taş atarak emin olduğum köşkün akibetini öğrenmeye koyulmuştum bir ara. Araştırmalarım sonucu yaşlı ve inatçı bir teyzeye ait olduğunu, satmak istemediği için evin boş durduğunu öğrendim. Evet, tahminler doğru; turşusunu kuracakmış.

Sokağa gizemli bir hava katıyor sarmaşıklı perisiz köşk ama bunun ne bana ne de komşulara faydası olduğunu sanmıyorum. Bu durumdan faydalananlar; camlardan kuyruklarını sarkıtarak gelene geçene ıslık çalan ve içeride komün hayatı yaşadığından şüphelendiğim semtimizin kedileri. Ateş yakıp etrafında toplanıp kedi kurban eden satanist kediler bunlar, onların arasına ısrarla girmek istemeyip bizim evin bahçesine sığınan Nikol Kidmın ismindeki kedi anlattı her şeyi, paçayı zor kurtarmış. Ancak yağmurdan kaçarken doluya tutulmuş kendisi. Daha 1 yaşına bile vardığını sanmıyorum, doğurdu. Bir yandan onu besleyip bir yandan Janti'nin gazabından koruduğum için belki de, hamile olduğunu bile anlamamıştım.

Bir sabah işe gitmek için evden çıktığımda önümden koşarak geçen sarı beyaz bir kedi gördüm. Alice harikalar diyarındaki Macide ben, beyaz kediyi takip ettim. Bir apartman girişinde Nikol ve ona yumulmuş kediler... Hikayemiz burada başlıyor aslında. Ev halkıyla bu gençleri keşfedince koruma altına aldık. Aşılar, ilaçlar, sütler, ciğerler... Camdan bakıp kedileri beslediğimizi gören Janti'nin kıskançlık iniltileri eşliğinde 3-4 ayda 4 kedili 1 köpekli bir aile olduk. Önceleri içi battaniyeli, karton kutudan bir gecekondu yaptı babam onlara, 3-4 saatte bir içine sıcak su dolu şişeler yerleştirdi. İsim de koyduk. 1'i dişi, 2'si erkek.

Huri, Nuri, Pinti.

Meme sevdalısı Huri

Yemek paylaşmayı sevmeyen Pinti

Delikanlı Nuri

Bir gün, gençlerden Pinti'nin nefes alıp vermesindeki sorun çekti dikkatimizi, veteriner ciğerlerinde sorun olduğunu ve eve almamız gerektiğini, bu soğukta kalırsa ölebileceğini söyledi. Aldık. Janti, evdeki kedi kokusu yüzünden krizlere girip kapılarda yatsa da durumu kabullenmek zorunda kaldı. Onunla yüzleştirmeden odama yerleştirdik Pinti'yi. Beraber uyuduk, oynadık, şırıngalardan ilaçlarını içirdim, hatta Nip-Tuck'dan 3 sezon eşlik etti bana meraklı gözlerle göğsümde yatarak. Fazla izlemiş olabilir çünkü iyileşince piçin teki oldu çıktı, sokaktan geçen kızlara camdan göz kırpıyor şimdilerde.


Ancak yatağıma işediği gün annem darbe yaptı odama ve oturma odasına taşındı Pinti. Bu kez cama kafasını süren kardeşlerine açtık pencereyi. Yerleştiler iyice, mamalar kedi kumları vs. Başlarda bakmak isteyen birileri olursa verelim diyorduk ama sonraları analarının boyuna geldikleri halde hala meme emen bu ergenleri birbirlerinden ve annelerinden ayırmaya gönlümüz razı olmadı. Pinti bir daha hastalanır diye korktuk bir de...
Biz onları ayırmayalım derken ve Pinti tekrar hastalanmasın diye üzerine titrerken hedef değiştirdi hastalık. Annemin gözdesi, kapının ardından Janti'ye meydan okuyan cengaver Nuri, bundan 2 gece önce hastalandı. Üstelik 2 gündür de Nikol eve hiç gelmedi. Nuri'ye fitiller, bakımlar, beslemeler çaba etmedi. Bu sabah öldü aslan delikanlı. Ne olduğunu anlayamadan gitti derler ya, o vaziyet.

Bugün onu bahçeye gömerken annemi sakinleştirmek mümkün olmadı hiç. Ağlamasını durduramadık, bir odaya kapandı çıkmadı saatlerce. Ev halkı duman olduk. Onu gömerken, Nikol geldi. Hareketleri yavaş, gözleri normalden çok az açılır vaziyette... "Ah Nuri'nin gidişini mi hissetti?", "Ah yoksa o da mı hasta oldu?" derken, daha Nuri'nin ölümünü yadırgayışımız geçmemişken gözümüzün önünde gitti dünya güzeli.



Hayvan beslemeyip de ne hissettiğimi anlayabilecek birileri varsa ne güzel. Besleyenler zaten bilirler üzüntünün ne kadar büyük olabileceğini. Hayvan beslemek; hiç büyümeyecek ve senden bağımsız kendi ihtiyaçlarını gideremeyecek, sevgisini esirgemeyecek bir bebeği yaşatmak gibidir. İnsana ve cana değer vermeyip de hayvana değer vermek olmaz. İnsandan canı yanıp da "hayvanlar daha iyidir insandan" diyenin sevgisinden şüphe ederim ben. Özde can sevgisidir aslolan...